Bir Haber Herşeyi Değiştirir.

Osman Müftüoğlu’ndan kaygı bozukluğu yaşayanlara uyarı: Bunu kesip saklayın, ilk 10 belirti

Aylardır dünyanın birinci gündem maddesinde yer alan koronavirüs salgını, beraberinde kaygıyı da getirdi. Hürriyet gazetesi yazarı Müftüoğlu, bugünkü köşe yazısında

Osman Müftüoğlu’ndan kaygı bozukluğu yaşayanlara uyarı: Bunu kesip saklayın, ilk 10 belirti
259 views
29 Ağustos 2020 - 22:06

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs, beraberinde başka sorunları da getirdi. Onlardan en çok dikkat çeken ise kaygı. Hürriyet gazetesi yazarı Osman Müftüoğlu, bugünkü köşe yazısında “kaygı virüsünü” yazdı:

Uzayan ve belirsizliklerle dolu olduğu anlaşılan pandemi meselesi herkesin kafasını karıştırdı.

Bu karışıklıktan en büyük payı da “KAYGI BOZUKLUĞU” almış gibi gözüküyor. Bana göre net ve açık görüntü şu: Bizde ve dünyanın her yerinde toplumların önemli bir bölümünde dozu giderek artan bir kaygı bozukluğu meselesi var. Bu meseleden de en çok mustarip olanlar, en çok yaralananlar salgının başından bu yana gözümüzün içi gibi koruduğumuz çocuklar, kadınlar ve yaşlılar! “Peki neyin nesidir, ne yapar bu kaygı bozukluğu? Varsa nasıl anlaşılır? Nasıl önlenir ya da tedavi edilir?” Merak ediyorsanız buyurun…

BİR BİLGİ
DOZUNDA KAYGILANMAK NORMALDİR

TÜRK Psikiyatri Derneği (TPD) notlarında şunlar yazıyor: “Kaygı yaşamın normal bir parçasıdır. Herkes günlük yaşam içerisinde şu veya bu nedenle kaygı duyabilir, kaygılanabilir. Kaygının sebebi bazen yetişilmesi gereken bir yer, bazen geçilmesi gereken bir sınav, çocuklar ve aileyle ilgili bir sorun, bazen de sağlıkla ilgili bir konudur. Aslında dozunda kaygı, bir ölçüde lazımdır hatta faydalıdır. Bizim günlük meselelerle başa çıkabilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda hızlıca karar verip ondan kurtulmamızı sağlar.”

NORMALDE BU TÜR GÜNLÜK KAYGILAR kısa süreli ve dozundadır. Hafiftir, zararsız ve baş edilebilir düzeydedir. Mesele burada da doz ve süre meselesidir. Kaygının da fazlası ve uzun süreni yavaş yavaş solunan bir zehir gibidir. Kısacası bilelim ki hayatın her alanında olduğu gibi kaygıda da ‘doz meselesi’ ve ‘zaman kavramı’ çok ama çok önemli iki ayrıntılardır. Peki ya doz ve zaman aşıldığında neler oluyor?

BİR UYARI
KAYGIDA DOZ DA ZAMAN DA AŞILDI

FOTOĞRAF çok net: Pandemi çoğumuzda beklenenden daha derin kaygılara yol açtı. “Aşı bulunacak mı, bulunmayacak mı? Etkili ilaçlar geliştirilebilecek mi, geliştirileceklerse ne zaman elimizde olacaklar? Bu hastalık bana veya bir yakınıma da pençesini geçirebilir mi? İşler güçler, ekonomik süreçler önümüzdeki günlerde acaba daha da kötüleşecek mi” gibi sorular doğal olarak “süresi ve dozu kaçmış bir endişe durumu”nu da beraberinde getirdi. Öyle ki son günlerde “kaygı bozukluğu” (tıbbi adıyla yaygın anksiyete bozukluğu) en az koronavirüs kadar mühim bir sağlık sorunu olma sürecine girdi. Şöyle etrafınıza dikkatle bir bakın, aşağıdaki belirtileri çevrenizdeki pek çok insanda göreceksiniz.

SORU ŞU
KAYGI HALİ DERİNLEŞİNCE NE OLUYOR

KAYGI meselesi çok derin bir mevzu. Farklı altyapıları, görüntüleri, belirtileri, neticeleri var. Konuştuğum ruh sağlığı uzmanları, oluşabilecek bir kaygı sorununun belirtilerini basitçe şöyle sıraladılar: Yorgunluk, isteksizlik, bitkinlik, keyifsizlik, yaygın ağrılar (özellikle baş ağrıları), gaz, şişkinlik, reflü ve benzeri sindirim sorunları, el ve ayaklarda uyuşma, yanma, karıncalanma ve benzeri işaretler, uyku bozuklukları ve bazen ciddi ölçüde uyku kayıpları, sinirli, gergin ve huzursuz bir ruh yapılanması, terleme, ellerde titreme, çarpıntı, odaklanmada zorlanma, unutkanlık eğilimi, dikkat dağınıklığı, kaygı oluşturan düşünce veya düşüncelerden uzaklaşmada zorlanma, hava açlığı/nefes darlığı… Kaygının dozu ve süresi daha da arttığı zaman bu belirtileri şiddetli mide krampları, sık idrara çıkmalar, bedende ve avuçlarda aşırı terlemeler, her an kötü bir şey olacakmış gibi bir duygu durumu içine girmeler, ciddi panik halleri hatta ölüm korkusu bile eklenebiliyor.

BUNU KESİP SAKLAYIN
KAYGI BOZUKLUĞUNUN İLK 10 İŞARETİ

* Uyku bozukluğu.

* Yorgunluk, bitkinlik isteksizlik hali.

* Yaygın ve gezici kas-eklem ve baş ağrıları.

* Huzursuzluk, endişe ve aşırı heyecan durumu.

* Düşünceleri toplama ve odaklanmada güçlük.

* Kan basıncında ve kalp hızında artma, çarpıntı atakları.

* Sersemlik hali, kafa karışıklığı.

* Boğazda düğümlenme hissi, hava açlığı ve havasızlık duygusu ve açık havaya çıkma ihtiyacı.

* Uyuşma, karıncalanma, yanma ve kramplara eşlik eden baş dönmesi durumu.

* Sık sık tuvalete gitme ihtiyacı.

NOT: Tavsiyem şudur, bu belirtilerden 3 veya daha fazlası sizde de söz konusu olduğunda gecikmeden tıbbi yardım almanız gerektiğini unutmayın.

GÜNÜN SORUSU
KAYGI SORUNUM VAR NE YAPAYIM

GÖRÜNEN o ki önümüzdeki sonbahar ve kış aylarında da ana gündemimiz yine ve maalesef “PANDEMİ MESELESİ” olacak. Yanılmayı çok isterim ama sorun muhtemelen sonbahar ve kış aylarında biraz daha ön plana çıkacak, canımızı biraz daha fazla yakacak. Sadece sağlık alanında değil, ekonomik ve sosyal alanda da mevcut sıkıntılar artarak sürecek. İşte bu nedenle içine düştüğümüz kaygı çukurundan bir an önce çıkmalı, eğer düşmek üzereysek de -ki görünen odur- düşmemek için elimizden gelen her türlü önlemi almalıyız. Kaygı bozukluğuna karşı uyanık olmalıyız. Çocuk, kadın ve yaşlıların kaygı bozukluğuna daha duyarlı olduklarını unutmamalıyız. Böyle bir tehdidin varlığını hissettiğimizde de hiç gecikmeden ve tereddüt etmeden bir ruh sağlığı uzmanından destek almalıyız.

BİR ÖNERİ
RUH SAĞLIĞI UZMANLARI HEMEN DEVREYE GİRSİN

40 yılı aşan bir hekimlik tecrübem var. Pandemi belasını da başından beri dikkatle izliyorum. Net ve açık gözlemim şudur: Kaygı bozukluğu meselesi COVID-19’un kendisi kadar önemli bir halk sağlığı sorunu olma sürecindedir. Sağlık Bakanımızın duruma hemen el koyarak ve Türk Psikiyatri Derneği, diğer ilgili uzmanlık kuruluşları ile görüşerek halkı bu konuda aydınlatmasını ve gerekli tedbirleri almasının zamanı çoktan gelmiştir. Eğer geç kalırsak daha ağır bedeller ödememiz mümkündür.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Adıyaman Türkay Gazetesi 26 yaşında! Adıyaman’da 1 Kasım 1999 tarihinde yayın hayatına başlayan Türkay Gazetesi, aralıksız sürdürdüğü yayın yolculuğunda 25 yılı geride bırakarak 26. yılına adım attı. Kurulduğu günden bu yana “tarafsız, doğru ve halktan yana” yayın ilkelerini benimseyen Türkay Gazetesi, Adıyaman basınının köklü markalarından biri haline geldi. Gazetenin imtiyaz sahibi Osman Gül, Türkay Gazetesi’nin 26 yıllık yolculuğunu, yaşadıkları zorlukları ve geleceğe dair hedeflerini anlattı. “1999’DA BİR HAYAL İLE BAŞLADIK” Gazetenin imtiyaz sahibi Osman Gül aile şirketleri olan Türkay Gazetesi’nin 26 yıllık yolculuğunu, yaşadıkları zorlukları ve geleceğe dair hedeflerini anlattı. “Türkay Gazetesi, 90’ların sonundaki o heyecanlı basın döneminde doğdu. Gazetemizi kurarken tek bir hayalimiz vardı: Adıyaman halkının sesi olmak. 26 yıl önce küçük bir ofiste, birkaç masa ve bir daktilo ile çıktık yola. O günden bu yana teknoloji değişti, şehir büyüdü, biz de büyüdük. Ama çizgimizi hiç bozmadık; tarafsız, ilkeli ve halktan yana duruşumuzdan taviz vermedik” dedi. “Deprem bizi de yıktı ama yeniden ayağa kalktık” 6 Şubat depreminin, tıpkı şehirdeki diğer kurumlar gibi Türkay Gazetesi’ni de derinden sarstığını belirten Osman Gül, yaşadıkları zorlukları şu sözlerle anlattı: “Depremde ofisimiz büyük hasar gördü, arşivimizin bir kısmını kaybettik. Ama o günlerde bile ‘yayına ara verelim’ demedik. Konteynerde, hatta bir dönem otomobilin bagajında dizüstü bilgisayarla haber yaptığımız oldu. Çünkü biz bu şehirle var olduk. Adıyaman acı içindeyken, biz susamazdık. Türkay Gazetesi, deprem sonrası da halkın sesi olmaya devam etti.” “GAZETEMİZ BİR OKUL GİBİYDİ” Yıllar içinde birçok genç gazetecinin Türkay çatısı altında yetiştiğini ifade eden Gül, “Bu gazete sadece haberin değil, emeğin de merkeziydi. Nice genç muhabir burada mesleğe başladı. Kimisi ulusal basına geçti, kimisi hâlâ Adıyaman’da halkın haberini yapıyor. Bizim için en büyük gurur, Türkay Gazetesi’nin bir okul kimliği kazanmasıdır” dedi. “OKURLARIMIZ OLDUKÇA, TÜRKAY GAZETESİ’DE YAŞAYACAK” Osman Gül, Türkay Gazetesi’nin 26 yıllık serüveninin en büyük gücünün okurlar olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: “Gazete dediğiniz şey, sadece kâğıt ve mürekkep değildir. Okurlarınız varsa yaşarsınız. Biz 26 yıldır Adıyaman halkından aldığımız güçle ayakta kaldık. Her dönemde zorluklar oldu, baskılar oldu, ekonomik sıkıntılar yaşadık ama hiçbir zaman kalemimizi eğmedik. Çünkü biz halkın gazetesi olduk, halkın gözüyle baktık. Desteğiniz sürdükçe Türkay Gazetesi, Adıyaman’da haberin sesi olmaya devam edecek.”Adıyaman Türkay Gazetesi 26 yaşında! Adıyaman’da 1 Kasım 1999 tarihinde yayın hayatına başlayan Türkay Gazetesi, aralıksız sürdürdüğü yayın yolculuğunda 25 yılı geride bırakarak 26. yılına adım attı. Kurulduğu günden bu yana “tarafsız, doğru ve halktan yana” yayın ilkelerini benimseyen Türkay Gazetesi, Adıyaman basınının köklü markalarından biri haline geldi. Gazetenin imtiyaz sahibi Osman Gül, Türkay Gazetesi’nin 26 yıllık yolculuğunu, yaşadıkları zorlukları ve geleceğe dair hedeflerini anlattı. “1999’DA BİR HAYAL İLE BAŞLADIK” Gazetenin imtiyaz sahibi Osman Gül aile şirketleri olan Türkay Gazetesi’nin 26 yıllık yolculuğunu, yaşadıkları zorlukları ve geleceğe dair hedeflerini anlattı. “Türkay Gazetesi, 90’ların sonundaki o heyecanlı basın döneminde doğdu. Gazetemizi kurarken tek bir hayalimiz vardı: Adıyaman halkının sesi olmak. 26 yıl önce küçük bir ofiste, birkaç masa ve bir daktilo ile çıktık yola. O günden bu yana teknoloji değişti, şehir büyüdü, biz de büyüdük. Ama çizgimizi hiç bozmadık; tarafsız, ilkeli ve halktan yana duruşumuzdan taviz vermedik” dedi. “Deprem bizi de yıktı ama yeniden ayağa kalktık” 6 Şubat depreminin, tıpkı şehirdeki diğer kurumlar gibi Türkay Gazetesi’ni de derinden sarstığını belirten Osman Gül, yaşadıkları zorlukları şu sözlerle anlattı: “Depremde ofisimiz büyük hasar gördü, arşivimizin bir kısmını kaybettik. Ama o günlerde bile ‘yayına ara verelim’ demedik. Konteynerde, hatta bir dönem otomobilin bagajında dizüstü bilgisayarla haber yaptığımız oldu. Çünkü biz bu şehirle var olduk. Adıyaman acı içindeyken, biz susamazdık. Türkay Gazetesi, deprem sonrası da halkın sesi olmaya devam etti.” “GAZETEMİZ BİR OKUL GİBİYDİ” Yıllar içinde birçok genç gazetecinin Türkay çatısı altında yetiştiğini ifade eden Gül, “Bu gazete sadece haberin değil, emeğin de merkeziydi. Nice genç muhabir burada mesleğe başladı. Kimisi ulusal basına geçti, kimisi hâlâ Adıyaman’da halkın haberini yapıyor. Bizim için en büyük gurur, Türkay Gazetesi’nin bir okul kimliği kazanmasıdır” dedi. “OKURLARIMIZ OLDUKÇA, TÜRKAY GAZETESİ’DE YAŞAYACAK” Osman Gül, Türkay Gazetesi’nin 26 yıllık serüveninin en büyük gücünün okurlar olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle tamamladı: “Gazete dediğiniz şey, sadece kâğıt ve mürekkep değildir. Okurlarınız varsa yaşarsınız. Biz 26 yıldır Adıyaman halkından aldığımız güçle ayakta kaldık. Her dönemde zorluklar oldu, baskılar oldu, ekonomik sıkıntılar yaşadık ama hiçbir zaman kalemimizi eğmedik. Çünkü biz halkın gazetesi olduk, halkın gözüyle baktık. Desteğiniz sürdükçe Türkay Gazetesi, Adıyaman’da haberin sesi olmaya devam edecek.”
KÖŞE YAZARLARI

Tarsus Haber Medya © 2022 -2024 Tüm Hakları Saklıdır. Designer DENİZ MEDIA GROUP

error: Kopyalanması Yasaktır.!